129 markadan sadece 15’i ayakta kalacak
Dünyanın en büyük otomotiv pazarına ev sahipliği yapan Çin'de yakın bir gelecekte büyük bir konsolidasyon bekleniyor.
Bundan tam 10 yıl önce, tarihler 2015 yılının Eylül ayını gösterdiğinde, otomotiv endüstrisinin tarihindeki en büyük sahtecilik vakalarından biri olan 'dizel skandalı' patlak vermişti. Alman otomobil üreticisi Volkswagen'in emisyon ihlali yapması sonucu ortaya çıkan skandal, bir anda sektördeki tüm taşları yerinden oynattı. Ortaya çıkan skandal sonrası Avrupa Birliği'nde otomobillerin ürettiği emisyonları sıfırlamaya yönelik kararlar alınması, otomobil markalarını içten yanmalı motorlardan uzaklaştırdı ve sıfır emisyonlu elektrikli araçlara yönlendirdi. Böylece, otomotiv sektörünün tarihindeki en büyük dönüşüm de başlamış oldu. İşte oyunun kurallarını yeniden yazan bu büyük dönüşümün sonunda ayakta kalmak için mücadele veren markalar, milyarlarca yatırım yapmaktan geri kalmıyor. Öyle ki, otomotiv endüstrisinin 2030 yılına kadar elektrikli araç geçişi için 500 milyar doların üzerinde yatırım yapması bekleniyor. Yatırımların bu denli büyük olması, markaların işbirliğine gitmesini de kaçınılmaz kılıyor. Söz konusu işbirliği haberleri bugüne kadar çoğunlukla Avrupa'dan gelirken, raporlar dünyanın en büyük otomotiv pazarına ev sahipliği yapan Çin'de de konsolidasyonun kaçınılmaz olduğunu ortaya koyuyor. 129 MARKADAN 15'İ AYAKTA KALACAK Danışmanlık şirketi AlixPartners, Çin'de elektrikli ve plug-in hibrit araç satan 129 markanın 2030 yılına kadar yalnızca 15'inin ayakta kalabileceğini öngörüsünde bulunuyor. Şirketin raporuna göre, yoğun rekabetin yaşandığı Çin'de, otomotiv üreticilerini konsolidasyon ve pazardan çekilme gibi gelişmeler bekliyor. AlixPartners, marka adını belirtmeden, bu 15 markanın 10 yıl içinde Çin'in elektrikli araç ve plug-in hibrit pazarının yaklaşık yüzde 75'ini oluşturacağını ve her birinin yıllık ortalama 1 milyon araç satışı gerçekleştireceğine de raporunda yer verdi. 'KÂRLILIK MÜCADELESİNE SÜRÜKLENDİLER' AlixPartners'ın Asya Otomotiv Grubu Başkanı Stephen Dyer, Çin'deki konsolidasyonun diğer pazarlara kıyasla daha yavaş ilerlemesinin beklendiğini belirtiyor. Dyer, bu duruma gerekçe olarak da, Çin'deki yerel yönetimlerin bölgesel ekonomiler, istihdam ve tedarik zincirleri açısından sürdürülebilir olmayan markaları destekleyebileceği tahmininde bulunuyor. Reuters'a yaptığı açıklamada, Çin'in, yoğun fiyat savaşları, hızlı inovasyon ve sürekli çıtayı yükselten yeni katılımcılarla dünyanın en rekabetçi yeni enerjili araç pazarlarından biri olduğunu kaydeden Dyer, "Bu ortam, teknoloji ve maliyet verimliliğinde kayda değer ilerlemeler sağladı, ancak aynı zamanda birçok şirketi sürdürülebilir kârlılık elde etme mücadelesine sürükledi" ifadelerini kullandı. 3 GRUBA AYRILIYORLAR Çin'deki otomobil üreticileri, merkezi hükümetin kontrolündekiler, yerel yönetimlerin kontrolündekiler ve özel şirketler olarak üç gruba ayrılıyor. Şirketlerin üretim, satış ve ihracat politikalarında, iç pazardaki dinamikler kadar ortaklık yapıları da doğrudan etkili oluyor. 100'den fazla yerel üreticinin bulunduğu Çin'de, global arenada da faaliyet gösteren markalar genel olarak şu şekilde kategorize edilebilir; - Merkezi hükümetin kontrolündeki üreticiler; FAW, Dongfeng ve Changan - Yerel yönetimin kontrolündeki üreticiler; SAIC, GAC, BAIC, JAC, Chery - Özel şirketler; BYD, Geely, GWM, Seres, Nio, Xpeng, Li Auto, Hozon Auto, Leapmotor, Xiaomi Auto 'FİYAT SAVAŞINA SON VERİN' ÇAĞRISI Yılda 30 milyon adet aracın satıldığı Çin'de, markalar 'fiyat' savaşları ve kapasite fazlası ile karşı karşıya. Bu durum kârlılıkları etkilerken, Çinli otoriteler, otomobil üreticilerine fiyat savaşını durdurmaları çağrısında bulunuyor. AlixPartners verilerine göre, Çin'deki otomobil fabrikalarındaki kapasite kullanım oranı geçen yıl yüzde 50'lere kadar düştü. Bu oran son 10 yılın en düşük seviyesi olarak kayıtlara geçti. AVRUPALI MARKALARDAN AB'YE 'SIFIR EMİSYON' ELEŞTİRİSİ Çin otomotiv sektörü kârlılık yarışını sürdürürken, Avrupalı markalar ise Avrupa Birliği'nin 'sıfır emisyona' geçiş kararlarını yüksek sesle eleştirmeye başladı. Son olarak Mercedes-Benz CEO’su Ola Kallenius, Avrupa Birliği’nin 2035’te yürürlüğe girmesi planlanan içten yanmalı motor yasağının fazla iddialı olduğunu söyledi. Aynı zamanda Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği (ACEA) Başkanlığı görevini de yürüten Kallenius, Handelsblatt'a verdiği demeçte, söz konusu kararın değişmeden yürürlüğe girmesi durumunda Avrupa otomobil pazarının çökebileceğini ifade ederek, "Gerçeklik kontrolüne ihtiyacımız var. Aksi takdirde tam hızla duvara çarparız. Karbon sıfır planını elbette destekliyoruz. Fakat, bunu olabildiğince doğru şekilde yapmamız gerekiyor. Ekonomiyi göz ardı edemeyiz" uyarısında bulundu. Källenius'ın Avrupa için Çin örneğini vermesi ise dikkat çekti. ACEA Başkanı ve Mercedes-Benz CEO’su Ola Kallenius, "Çin'e bakın, orada bu konuda bir son tarih yok, herhangi bir teknolojiye yasak yok. Bunun yerine, şarj istasyonlarındaki düşük fiyatlar ve vergi indirimleri, tamamen elektrikli otomobil satın almak için güçlü teşvikler sağlıyor. Avrupa’dan farklı olarak Çin'de çeşitli hibrit versiyonlara ve içten yanmalı motorlara da izin veriliyor" ifadelerini kullandı. Avrupa Birliği'nin 'sıfır emisyon' kararı kapsamında 2035 yılından itibaren benzinli ve dizel otomobil satışları resmen sona erecek. AB Komisyonu, otomobil markalarından gelen taleplerin ardından 2025'in ikinci yarısında kararı gözden geçireceğini açıklamıştı.