41,8327$% 0,24
48,5511€% 0,45
55,7295£% 0,25
5.580,67%1,02
4.150,39%0,99
10.316,40%-2,27
Antibiyotikler bakterilere karşı savaşta “sihirli mermiler” olarak tanımlanıyor ve 20. yüzyılın en dikkat çekici tıbbi keşfi olarak kabul ediliyor. Bu noktada en büyük tehlike olan “Antibiyotik direnci” ise bakterilerin kendilerini öldürmek için tasarlanmış antibiyotiklere karşı savunma geliştirmesi ve hayatta kalma çabası ile ortaya çıkıyor. Bir antibiyotiğe direnç geliştiğinde, tedavi için daha az etkili veya daha fazla yan etkiye sahip olabilen farklı antibiyotiklere ihtiyaç duyuluyor. Bazen bakteriler, mevcut tüm antibiyotiklere direnç gösterebiliyor. Bu olduğunda bu bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlu hastalar tedavi seçeneklerinden mahrum kalıyor. Bir diğer yandan dirençli bakterilerin sağlık kuruluşlarında veya evde diğer insanlara da bulaşabileceği gerçeğinin unutulmaması gerekiyor.
SBÜ Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ümit Savaşçı, “Antibiyotik direncinin dünyada yarattığı ve yaratacağı tehlikenin ne kadar farkındayız? Bu sorunun farkında olmamamız sonucunda uçuruma doğru son hızla mı koşuyoruz” sorularını şöyle yanıtlıyor; “Antibiyotik direnci küresel bir sorun. Türkiye ise antibiyotik direnci ve kullanımında hâlâ ilk sıralarda yer alan bir ülke. Ekonomik Kalkınma ve İş birliği Örgütü (OECD) verilerine göre direnç oranımız son 5 yılda yüzde 38,1’den yüzde 46,5’e yükseldi. Tahmin analizimiz önümüzdeki on yıllarda antibiyotik direncinden kaynaklanan sağlık sistemi üzerindeki yükün artacağını ve 2022 ile 2050 yılları arasında ölümlerde % 67’lik bir artış olacağını gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre antimikrobiyal direnç kaynaklı dünyadaki ölüm sayısı yılda 700 bin civarında. Önlem alınmaması halinde bu sayı 2050 yılında yılda 10 milyona yükselecek. Bu, dört yıl boyunca tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisinden çok daha fazla insanın ölümüne neden olabilecek bir pandemiyi her yıl yaşamak zorunda kalmamız anlamına geliyor.”
Bunun sonucunda hastalar için uzun süreli yoğun antibiyotik kullanımı kaynaklı ciddi karaciğer ve böbrek yetmezlikleri, alerjik durumlar, nörolojik ve kalp – damar sağlığı hastalıkları ortaya çıkabiliyor. Ayrıca antibiyotikler bir atom bombası etkisi yaratarak bağırsak içerisindeki yararlı probiyotik mikroorganizmaları öldürüyor ve tüm sistemler üzerinde yıllarca geri döndürülemeyen kalıcı hasarlara neden olabiliyor. Bağışıklık sistem hasarları, ishal, kabızlık, romatolojik, nörolojik, alerjik tablolardaki artışın, insanların her daim hastalıkla mücadele eder hale geldiğini gösterdiğine dikkat çekiliyor.
Dünya Bankası’nın raporuna göre, antimikrobiyal direncin, 2050 yılında 100 trilyon dolarlık küresel ekonomik kayba yol açacağı tahmin ediliyor. Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın raporuna göre ise Türkiye’de mevcut direnç seviyesinin yıllar içerisinde korunması halinde, 2010’dan 2050’ye kadar ekonomik zararın 1,4 trilyon dolara ulaşacağı belirtiliyor. Bu konuda dünya sağlık otoriteleri ve gelişmiş ülkelerin önlem paketleri hazırladıklarına, DSÖ’nün 2017 yılında antibiyotiklerin kullanımını standartlaştırmak ve akılcı kullanımını teşvik etmek için AWaRe; Access (Erişim), Watch (İzlem) ve Reserve (Rezerv) sistemini geliştirdiğine dikkat çekiliyor. Antibiyotik reçeteleme alışkanlıklarını izlemek, direnç gelişimini yavaşlatmak, etkili tedavi seçeneklerini korumak amacıyla tasarlanmış sistemler uygulayanların etkili sonuçlar aldıkları, özellikle Finlandiya, İngiltere, İsveç, İsviçre, Hollanda, Fransa gibi gelişmiş ülkelerin sağlık profesyonelleri ve toplum iş birliğini geliştirerek başarıya ulaştıkları belirtiliyor.
Prof. Dr. Ümit Savaşçı; “Türkiye, dünyada verisi olan ülkeler arasında antimikrobiyal direnç oranlarının en yüksek olduğu ikinci ülkedir. Antibiyotik tüketim seviyesinde de dünyada en üst seviyededir. Aradaki ilişki nedeniyle önümüzdeki dönemde direnç oranlarının artma potansiyeli en yüksek ülkeler arasında yer almaktadır. Tüm bu nedenlerle antimikrobiyal direnç, Türkiye için önemli bir tehdit unsurudur ve ülkemizi küresel tartışmalarda da dikkat çekici hale getirmektedir. Son yıllarda antibiyotik kullanım oranlarının düşürülmesine ilişkin politika ve programlar Türkiye’deki sağlık gündeminin en üst sıralarında yer almaktadır. İlgili kamu kurumları tarafından bu konuda birçok çalışma yürütülmekte ve tasarlanan politikalar hızla uygulamaya konulmaktadır. Mevcut çabalara ek olarak, tıp ve hayvancılık uygulamalarının ikisini de kapsayan, detaylı ve Türkiye’yi temsil eden antimikrobiyal direnç haritasının çıkarılması öncelikli konulardan biri olarak öne çıkmaktadır. G20 Hamburg Liderler Bildirgesi’nde yer bulduğu şekilde, Türkiye gibi direnç konusunda öncelikli çaba gerektiren ülkelerde Ar-Ge’nin odağa alınması büyük önem taşımaktadır. Bu amaçla ülkemizde Sağlık Bakanlığı bünyesinde 2011 yılında ulusal antimikrobiyal direnç süreveyans sistemi kurulmuştur. Aynı zamanda ülkemiz DSÖ Avrupa Ofisi tarafından yürütülen “Orta Asya ve Doğu Avrupa Antimikrobiyal Direnç Sürveyans Ağı (CAESAR)”na dahildir. Bu veriler ışığında Avrupa ortalaması ile kıyaslandığında sık karşılaşılan ve sorun teşkil eden bakteriyel enfeksiyon etkenlerinde çeşitli antibiyotiklerin direnç oranları ülkemizde ne yazık ki 4-5 katına ulaşmıştır.
*Yanlış veya gereksiz kullanımı: Antibiyotikler sadece bakteriyel enfeksiyonları tedavi eder ve virüsler gibi diğer patojenlere karşı etkisizdir. Ancak sıkça virüs kaynaklı enfeksiyonlar (örneğin, soğuk algınlığı ve grip) için kullanıldığında (veya gereksiz yere verildiğinde) direnç gelişme riski artar.
*Dozaj talimatlarına uyulmaması: Dozaj talimatlarına uyulmaması veya tedavi süresinin tamamlanmaması direnç geliştirmesine neden olabilir.
*Tarım ve hayvancılık alanında antibiyotik kullanımı: Hayvan yetiştiriciliğinde ve tarım alanlarında yaygın olarak kullanılan antibiyotikler, dirençli bakteri suşlarının çevreye ve gıdalara yayılmasına neden olabilir. Bu, insanların dirençli bakterilere maruz kalma riskini artırabilir.
*Kötü hijyen uygulamaları: El hijyeni ve genel hijyen kurallarına uyulmaması, enfeksiyonların yayılması ve antibiyotik kullanımının artmasına neden olabilir.
*Küresel ve toplum içinde iş birliğinde eksiklik: Bu küresel bir sorun olduğu için etkili yönetilmesi noktasında uluslararası iş birliği önemli. Ancak ülkeler arasında koordinasyon eksikliği ve farklı antibiyotik kullanım politikaları sorunları tetikleyebilir.
Prof. Dr. Ümit Savaşçı
Antimikrobiyal tedavinin sonucunun tahmin edilebilmesi ve kişiye özel olması gerekiyor. Yetkili sağlık profesyonellerinin bu konuda koruyucu ve önleyici tedbirler alabilmesi için en hızlı ve en kolay şekilde, en doğru veriye ve yönteme ulaşmalarının sağlanması gerekiyor. Bu ancak tıp hekimlerinin ve yazılım mühendislerinin birlikte geliştireceği; hasta verileri (kişisel, tıbbi görüntü, laboratuvar sonuçları, elektronik kayıtlar vb) ve hastalığı (türü, görülme sıklığı ve diğer ilgili parametreler) analiz eden yapay zekâ destekli yazılımlarla mümkün olabiliyor.
Antimikrobiyal direncini kontrol altına almak ve kontrol etmek için, eczacılık, tarım, finans, ticaret, eğitim ve sivil toplum kuruluşları dahil olmak üzere sağlık endüstrileri gibi birçok sektör içinde ve arasında ulusal ve uluslararası düzeyde koordineli bir koordinasyon ve iş birliği gerekiyor. Doktorların önemsiz durumlar için geniş spektrumlu antibiyotik reçete yazma eğiliminin kontrol edilmesi ve veteriner hekimlerin hayvanlar için antimikrobiyal kullanımlarının yakından izlenmesi çok önemli görülüyor. Genel olarak mücadele için akılcı antibiyotik reçetesi, antimikrobiyallerin sınırlı kullanımı ve hastaların eğitimine önem verilmesi gerekiyor. Yeni ilaçlara, teşhis araçlarına ve aşılara sürdürülebilir yatırımı teşvik etmek de olması gerekenler arasında bulunuyor. Prof. Dr. Ümit Savaşçı, “Mevcut durumda ‘sepsis’ gibi hayatı tehdit eden enfeksiyonlarda elimiz kolumuz bağlı. Polikliniklerde ayaktan kolaylıkla tedavi edebileceğimiz hastaların yaşamlarını yitirmeleri tam bir trajedi olacaktır. Antimikrobiyal direnç sessiz bir pandemi olsa da sessiz kalamayacağımız bir krizdir. Bu son uyarımızdır” diyor.
Barış Zirvesi için Mısır'a gelen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uçağı pisti neden pas geçti?